
Dava dilekçesi, mahkemenin bir davaya bakabilmesi için yazılı şekilde bildirilen dilekçedir. Dava dilekçesi örneği yazarken öncelikle görevli ve yetkili mahkemeye hitaben yazılmalıdır. Daha sonra davacı ve davalının adı soyadı, adres vb. kişisel bilgileri yazılmalıdır. Varsa avukatın adı soyadı ve adres bilgileri yazılmalıdır. Dava konusu olay kısaca anlatılmalı, açıklama kısmında ise detay verilmelidir. Dava dilekçesinin hukuki delilleri ve nedenleri bildirilmeli ve son olarak sonuç ve istem kısmında bu davayı açarken neleri istediğinizi açık ve anlaşılır şekilde belirtmelisiniz. Ancak tek bir dava dilekçesini tüm davalara uyarlayabilmek mümkün değildir. Her dava dilekçesinin kendi içerisinde de kuralları olmasıyla birlikte genel hatlarıyla bu şekilde betimleyebiliriz. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Önemle bahsedilmesi gereken dava dilekçeleri şunlardır:
İtirazın İptali Dava Dilekçesi
İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde itirazın iptali davasına ilişkin hususlar açıkça düzenlenmiştir. İtirazın iptali davasında davacı taraf alacaklı, davalı taraf ise borçludur. Mahkeme, borçlunun borcu olduğuna karar verdiği takdirde borçlu tarafın borcu ödeme zorunluluğu doğar ve itirazın iptaline karar verir. Borçlu bunun yanında yargılama giderlerine ve avukat aracılığıyla süreci yürütüyorsa vekalet ücretine hükmedilir. Hakkınızda açılmış olan icra takibine ilişkin olarak süresi içerisinde icra takibine itiraz edilmesi neticesinde açılmış olan icra takibi durmaktadır. Duran icra takibine ilişkin olarak yeniden işlemler yapabilmek ve söz konusu hakkınız olan alacağınızın tahsilini gerçekleştirebilmek için duran icra takibine ilişkin itirazın tarafınıza tebliğ edilmesinden itibaren 1 yıl süre içerisinde itirazın iptali dava dilekçesi hazırlanarak dava açılmalıdır. İtirazın iptali dava dilekçesinde muhakkak bulunması gereken ve önemle detaylı şekilde belirtilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. İtirazın iptali davasını açmadan önce bazı durumlarda arabulucuya başvurulması zorunludur. Bir alacak ticari uyuşmazlık içeriyor ve taraflar da tacir ise itirazın iptali davası açmadan önce arabulucuya başvurulmasını şekil şartıdır. İtirazın iptali davalarında genel yetki kuralları geçerlidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi ve devamında “Genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” denilmektedir. Öncelikle itirazın iptali davası açılan icra takibinin olduğu yerdeki yetkili mahkemede görülecektir. Ancak icra takibinin açıldığı yer genel yetkili mahkeme değilse yine genel yetki kuralları geçerli olacaktır. Her ne kadar itirazın iptali davasının açılacağı görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olsa da dava konusu ve taraflar mahkemenin belirlenmesinde önemlidir. Örneğin taraflar tacirse asliye ticaret mahkemesinde, eğer alacak bir kira ilişkisinden kaynaklanıyorsa itirazın iptali davası sulh hukuk mahkemesinde görülecektir.
İtirazın iptali davasında alacaklı alacağının olduğunu ve miktarının ne kadar olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Bu ispat durumunda taraflar her türlü delili dosyaya sunabilirler. İtirazın iptali davasında yemin tekli edilebilir, tanık dinlenebilir, senet sunulabilir ve diğer ispat yollarından yararlanılabilir. Alacaklının alacaklı olduğunu ispatlamak için açtığı itirazın iptali davası kabul edilirse borçlu yargılama giderlerine ve vekalet ücretini ödemeye mahkum edilir. Bunun dışında talebe bağlı olan icra inkar tazminatı ödenmesini alacaklı talep etmişse bir de borçlu dava sonunda alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemek zorunda kalır. Eğer alacaklının açtığı dava reddedilirse ortada alacak kalmamış olup borçlunun talebi varsa alacaklı alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilir. Ancak alacaklının icra inkar tazminatını ödemesi için bir de borçludan farklı olarak kötü niyetli olması şartı aranmaktadır.
Söz konusu alacağınızın tahsilini gerçekleştirmek için duran icra takibinin devamına karar verilmesi, icra inkar ve kötü niyet tazminatı gibi dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak itirazın iptali dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Ortaklığın Giderilmesi Dava Dilekçesi
Ortaklığın giderilmesi davası miras hukukuyla bağlantılı bir gayrimenkul hukuku davasıdır. Diğer adı izale-i şüyu davası olarak bilinmektedir. Murisin paylı veya iştirak halinde olan menkul ve gayrimenkul mallarındaki ortaklığın mahkeme kanalıyla sona erdirilmesini amaçlamaktadır. Ortaklığın giderilmesi davası iki şekilde sonuca ulaşabilir. Bunlardan biri aynen taksim, diğeri ise malların satış yoluyla paylaştırılması usulüdür. İncelenmesi gereken ilk husus malların paylaşımının aynen taksim yoluyla mümkün olup olmadığıdır. Eğer aynen taksim yoluyla paylaşım mümkünse ve taraflardan en az biri aynen taksim yolunu talep etmişse ortaklık bu şekilde giderilir. Bu yöntem davanın yargılamasının daha kısa sürmesini sağlamaktadır. Ancak aynen taksimin mümkün olup olmadığına da bilirkişi marifetiyle karar verilmektedir. Paydaşlardan ya da ortaklardan birisini vefatı halinde alınacak mirasçılık belgesi ile mirasçıların davaya katılması sağlanarak taraf teşkili gerçekleştirilmiş olur.
Ortaklığın giderilmesi davasında yetkili mahkeme belirlenirken taşınır ve taşınmaz olarak ayrıma tabi tutulur. Eğer paylaşılacak mal gayrimenkul ise Hukuk Muhakemeler Kanunu’nun 12. maddesinde de belirtildiği gibi bu malın bulunduğu yer mahkemesinde açılacaktır. Ancak bazen birden çok gayrimenkul olabilir ve bu gayrimenkuller farklı yerlerde bulunabiliyor. Bu durumda dava herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir. Paylaşıma tabi olan mal taşınır ise ve eğer taşınır mal terekenin parçası değilse dava genel yetkili mahkemede yani malı elinde bulunduran gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Eğer dava koşunu taşınır mal terekeye ait bir taşınır ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde de belirtildiği gibi murisin yani ölen kişinin son yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Ortaklığın giderilmesi yani izale-i şüyu davalarında görevli mahkeme ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4. Maddesi uyarınca davaya konu edilen taşınır ve taşınmaz malın değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde görülür.
Ortaklığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri dahi açabilir. Geri kalan paydaşların hepsinin davalı olarak gösterilmesi gerekir. Davayı paydaşlardan biri açabileceği gibi paydaşlardan birinin alacaklısı gerekli izinlerle bu davayı açabilmektedir. Ortaklığın giderilmesi davası murisin vefatından sonra istenilen her an açılabilir. Herhangi bir zamanaşımı bulunmamaktadır.
Ortaklığın giderilmesine tabi taşınmazın paylaşımı aynen taksim suretiyle yapılamayacak durumdaysa ortaklık satış suretiyle giderilmektedir. Satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildikten sonra karar kesinleşmesi ile birlikte dosya satış memurluğuna gönderilir. Gerekçeli kararda satışın paydaşlar arasında mı yoksa aleni olarak mı yapılacağı da gösterilir. Ortaklığın giderilmesi davası birçok alanla bağlantılıdır. Burada da icra kanallarıyla ilişkisi ortaya çıkmaktadır. Satış memuru, mahkeme tarafından dosya içerisinde yapılan kıymet takdiri ile ilgilenmez tekrardan kıymet takdiri yapıp bu raporu ilgililere tebliğ etmek zorundadır. Kıymet takdiri raporu kesinleştikten sonra talep üzerine satış işlemine başlanılır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2006/24887 Esas-2007/2591 Karar 19.02.2007 tarihli kararında “Satış dosyasından kıymet takdiri yapılmaksızın, ortaklığın giderilmesi davası sırasında mahkemece yapılan keşif sırasında tespit edilen değeri ile satışa gidilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.” denilmektedir. Yeniden bilirkişi marifetiyle inceleme yapılır ve satış şartnamesi hazırlanır. Satış işlemleri İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Ortaklığın giderilmesi (izale-i şüyu) davasında yapılan yargılama neticesinde sulh hukuk mahkemesinin vermiş olduğu kararın istinaf kanun yolu açık olup Yargıtay yolu kapalıdır. İstinaf kanun yolu aşamasının tamamlanması neticesinde verilen karar kesinleşecektir. Ortaklığın giderilmesi davasında verilen karar kesinleşme tarihinden itibaren satış işlemleri için zamanaşımı 10 (on) yıldır.
Ortaklığın giderilmesi satışlarında yalnız satış isteyenin vazgeçmesiyle satış durdurulmaz, satış isteyen hissedar, tüm hissedarların adına satış talebinde bulunduğu için satıştan vazgeçilmesi ancak tüm hissedarların yazılı beyanlarının alınması ile mümkün olacaktır. Davaya konu taşınmazların satımı ihale yoluyla açık arttırma şeklinde gerçekleştirilir. Avukatın genel vekaletname ile müvekkili adına ihaleye katılması mümkün olup özel bir yetki verilmesini gerektirmemektedir. İhale bedeli davaya konu taşınmazın kıymet takdirinde belirlenen değerinin yarısı üzerinden açık arttırma yoluyla satışa çıkartılır. En yüksek pey süren kişi ihaleye konu taşınmazı almış olur.
İhale bedeli bankada açılacak bir hesaba yatırılıp dava dosyası ilgili mahkemesine infaz olarak gönderilir. İhalenin feshi davası açılmamış ve satış kesinleşmişse ihale alıcısı tarafından tüm vergiler ve ihale bedeli süresi içerisinde yatırılmışsa tescil ve tescilden sonrasında teslim işlemi gerçekleştirilir. Mahkeme tarafından tevzi listesi yapılıp paranın ortaklar arasında paylaştırılmasıyla son bulur. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak ortaklığın giderilmesi dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
İsim Değişikliği Dava Dilekçesi
Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca isim ve soyadı değişikliği haklı gerekçeler gösterilerek gerçekleştirilir. Men hangi haklı nedene dayandığını açıkça ispat etmesi gerekmektedir. Ayrıca hukuka uygun her türlü delili mahkemeye sunabilme hakkı bulunmaktadır. İsim ve soyadı değiştirme davasında gerekli prosedürler çok hızlı şekilde yerine getirildiği takdirde tek celse ile tamamlanır. 3 ay gibi bir süre sonrasında isim değişikliği gerçekleşmiş olacaktır.
İsim değişikliği davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise davayı açan kişinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Kişiler, haklı gerekçelerin bulunduğunu belirterek ikametgahlarının bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine verilecek olan isim değişikliği dava dilekçesi ile gerekli harç ve gider avanslarını yatırarak bu davayı açabilirler. Bu davada ikametgahınızın bulunduğu yerdeki ilgili Nüfus Müdürlüğünün davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir.
İsim değişikliği davasında bulunması gereken haklı gerekçelerden bahsetmek gerekirse; kişinin adının gülünç olması, toplumun genel ahlak kurallarıyla çelişen bir isim olması, telaffuzunun zor olması ya da adının toplumca bilinen kötü birine ait olması olabilir. İsim değişikliği davasını açabilmek için haklı gerekçeler sınırlı sayıda değildir. Bunlar gibi birçok neden sunulabilir ancak zaten kişi ismini sevmediği için dahi isim değişikliği yoluna gidebilir. Hukuken kabul edilebilir bir neden olması yeterlidir. Ayrıca iki isim kullanan kişiler birinin silinmesini de isteyebilirler.
İsim değişikliği davası açabilmek için herhangi bir zamanaşımı yoktur. Kişiler istedikleri zaman bu davayı açabilirler. Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesinin son fıkrası uyarınca “adın değiştirilmesi nedeniyle zarara uğrayan, adın değiştirilmesi kararının kaldırılması için dava açabilir. Bu dava durumun öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içerisinde açılmalıdır. Aksi halde dava açma hakkı ortadan kalkar.” denilerek isim değişikliği nedeniyle zarara uğrayan kişilere de bir dava açma hakkı tanınmıştır. İsim değişikliği davasını kişiler kendileri açabilirler ancak dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek ve hızlıca etkin sonuç alabilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak isim değişikliği dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Mirasçılık Belgesi Dava Dilekçesi
Mirasçılık belgesi yani veraset ilamı, kişilerin murisin terekesi üzerinde tasarrufta bulunabilme hakları olduğunu gösteren, murisin mirasçısı olduğuna ve ne kadar bir payla mirasçı olduğuna karine teşkil eden belgedir. Türk Medeni Kanunu’nun 598. maddesinde husus açıkça düzenlenmiştir.
Mirasçılık belgesi 2 şekilde alınabilmektedir. Sulh hukuk mahkemesine dava açmak suretiyle ya da Türkiye’de bulunan herhangi bir notere gidip kimliğinizi ibraz etmeniz neticesinde mirasçılık belgesini alabilirsiniz. Bazı özel durumlarda ise örneğin soy bağının tespiti sağlanamıyorsa veya mirasçılardan bir ya da birden fazlasının yurtdışında bulunması durumunda yalnızca Sulh hukuk mahkemesine başvuruda bulunarak mirasçılık belgesi alınabilmektedir. Yetkili Sulh Hukuk Mahkemesi, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesi veya mirasçının yerleşim yeri mahkemesidir. Mirasçılık belgesini almak için herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre yoktur. Mirasçılardan her biri vefattan sonra mirasçılık belgesi dava dilekçesi ile başvuruda bulunup istedikleri zaman alabilirler. Mirasçılık belgesi çıkarmak için, mirasçıların tümünün birlikte başvurması gerekmez, her bir mirasçı birbirinden bağımsız olarak başvurabilir ve belgeyi alabilir.
Mirasçılık belgesi, gerçeğe aykırı olarak oluşturulmuşsa elbette ki bu belgenin iptali için dava açılması mümkündür. Noter veya Sulh Hukuk Mahkemesine başvurma suretiyle alınabilen mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Bu iptal dava yoluyla gerçekleşmektedir. Bu davanın açabilmesi için mirasçılık belgesinde hukuki veya maddi hatanın bulunması gerekir. Mirasçılık belgesinde mirasçıların paylarının fazla gösterilmesi, mirasçıların eksik gösterilmesi veya mirasçı olarak yanlış kişilerin belirtilmesi gibi durumlar hukuki ve maddi hataya örnek olarak verilebilir. Mirasçılık belgesinin iptali davasında görevli mahkeme Asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.
Mirasçıların söz konusu ölen kişiye ait mirası kabul etmesi durumunda bazı yükümlülükleri yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Bunlardan birisi, ilgili vergi dairesine gidilip veraset ve intikal vergi beyannamesinin süresi içerisinde verilmesidir. Aksi takdirde süresi içerisinde verilmediğinde vergi dairesinde hükmedilecek hukuki yaptırımlardan sorumluluğu doğacaktır. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek ve hızlıca etkin sonuç almak için alanında uzman avukattan hizmet alarak mirasçılık belgesi dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Velayetin Değiştirilmesi Dava Dilekçesi
Boşanma davası sonucunda velayet kendi üzerinde olmayan anne veya baba haklı bir neden olmadıkça velayetin değiştirilmesini talep edemez. Velayetin değiştirilmesi davasında davacı taraf velayet kendisinde olmayan anne veya baba, davalı taraf ise velayet kendisine bırakılan anne veya babadır. Velayet, Türk Medeni Kanunu’nun 335-351. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Velayetin asıl amacı çocuğu bağımsız, özgür bir birey haline getirmektir. Anne ve baba velayetten doğan hak ve yetkilerini çocuğun yüksek yararını gözeterek kullanmakla yükümlüdür. Velayetin değiştirilmesi davası, mahkeme tarafından verilen karar neticesinde çocuğun velayetinin anne ya da babaya verilmesinden sonra velayete sahip kişinin durumunun değişmesi ve sonrasında ortaya çıkan farklı nedenlerden dolayı velayeti alan anne ya da babanın velayet hakkını gereği gibi kullanamaması neticesinde açılması mümkün olan bir davadır. Boşanma neticesinde çocuğun velayeti tarafına verilen kişinin çocuğun üstün yararını göz etmeksizin hareket etmesi ve aynı zamanda kanunca belirlenen sebeplerin gerçekleşmesi durumunda boşanan diğer taraf bakımından velayetin değiştirilmesi için dava açma hakkı bulunmaktadır. Hazırlanacak olan velayetin değiştirilmesi dava dilekçesinde muhakkak bulunması gereken en öncelikli husus çocuğun üstün yararının koruma altına alınacağının belirtilmesi ve mahkemece açılan bu dava ile velayetin dava açan kişiye verilmesinin gerçekleşmesi için üzerine düşen yükümlülükleri yerine getireceğinin ispatını sağlayacak şekilde deliller sunmak kaydıyla dava dilekçesinin hazırlanmasında büyük fayda olacaktır. Velayetin değiştirilmesi dava dilekçesi hazırlığında haklı nedenlerine örnek verecek olursak; anne veya babanın başka biriyle evlenmesi, çocuğun velayet hakkına sahip kişinin ölmesi, velayet hakkına sahip kişinin başka bir yerde yaşamaya başlaması, velayeti kendisinde bulunan kişinin cezaevine girmesi olabilir. Ancak müşterek çocuk idrak çağına geldiyse mutlaka onun görüşünün de alınması gerekmektedir.
Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise davalının ve çocuğun ikametgahının olduğu yer mahkemesidir. Velayetin değiştirilmesi davası basit yargılama usulüne tabi dava olup aynı zamanda adli tatillerde de görülmektedir. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek, hızlı ve etkin sonuç alabilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak velayetin değiştirilmesi dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Dava Geri Çekme Dilekçesi
Bu husus Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 123. maddesinde düzenlenmiştir. Davayı geri çekme ile davadan feragat etme hususu birbirinden ayrı durumlardır. Davayı geri çekme durumunda yeniden aynı davayı açabilme hakkına sahip iken davadan feragat etme durumunda ise aynı davayı tekrardan açabilme hakkı ortadan kalmış olmaktadır.
Mahkeme tarafından verilen hükmün kesinleşme aşamasından önceki herhangi bir süre içerisinde davacı tarafın açık rızası ile birlikte dava geri çekme dilekçesi hazırlayarak açılmış olan bu davanın kapatılması işlemi gerçekleştirilir. Burada önemle belirtmemiz gereken husus dava geri çekme dilekçesinde muhakkak tüm durumu özetleyecek şekilde hukuki bilgilerin yer aldığı dilekçenin yazılı olarak hazırlanıp ilgili mahkemeye teslim edilmesi gerekmektedir. Davayı geri çekme dilekçesi ile davayı geri alma dilekçesi aynı şeydir. Davadan feragat etme dilekçesi ile karıştırılmamalıdır. Gerek hukuk davalarında gerekse de şikayete konu ceza davalarında dava geri çekme dilekçesi sunmak koşuluyla tarafınızca açılmış olan davanın kapatılması hakkınız bulunmaktadır. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek, hızlı ve etkin sonuç alabilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak dava geri çekme dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Mirasın Reddi Dava Dilekçesi
Mirasın reddi diğer bir deyişle reddi miras; miras bırakanın ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesi olarak tanımlanabilir. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 605-618.maddeleri arasında açıkça düzenlenmiştir. Mirasın reddi dava dilekçesi hazırlanırken muhakkak dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Atanmış ya da yasal mirasçılar iki şekilde reddi miras talebinde bulunma hakkına sahiptirler. Mirasın gerçek reddi ve Mirasın hükmen reddi olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Mirasın reddi için kanunda açıkça 3 aylık hak düşürücü süre belirlenmiştir. Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için ise miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren başlar.
Mirasın reddi davasında miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesinde bulunan Sulh hukuk mahkemesi görevlidir. Reddi miras durumunun gerçekleşmesi ile birlikte miras bırakanın terekesinde bulunan aktif (alacak) ve pasif (borç) malvarlığından reddi miras talebinde bulunan kişinin hiçbir sorumluluğu bulunmayacaktır. Miras bırakan kişi borca batık bir durumdaysa ve ilgili mirasçıları bunu her türlü delille ispat etmek suretiyle mirasın hükmen reddi işlemini gerçekleştirebilecektir. Mirasın hükmen reddi davalarında ise Asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Mirasın hükmen reddi davasını yasal ve atanmış mirasçılar açabilmektedir. Mirasın gerçek reddi davasında hak düşürücü süre olarak 3 aylık süre bulunurken mirasın hükmen reddi davası ise her zaman açılabilmektedir. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek, hızlı ve etkin sonuç alabilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak mirasın reddi dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanında hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Dava Dilekçesi
Nüfus müdürlüğü içerisinde yer alan kayıtlarında ilgili kişinin bilgilerine ilişkin yanlış ya da eksik olduğunun düşünülmesi durumunda nüfus kaydının düzeltilmesi için dava açma hakkı bulunmaktadır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında görevli mahkeme Asliye hukuk mahkemesi olup davacının ikamet ettiği yer ise de yetkili mahkemedir. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında herhangi bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımı bulunmamaktadır. İlgili kişi her zaman bu davayı açma hakkına sahiptir. Açılacak bu dava neticesinde doğacak ya da doğması muhtemel olan zararların önüne geçilmiş olacaktır. Aynı zamanda aile kütüğüne tescil edilmiş olan nüfus kayıtlarının düzeltilmesini sağlamış olacaktır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davası kamu düzenine ilişkin bir davadır. Bu nedenle hâkim tarafların sunmuş oldukları delillerle yetinmeyerek kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorundadır. Bu davada, asıl delil DNA testi olup, tanık ve nüfus kayıtları da diğer delillerdir. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek, hızlı ve etkin sonuç alabilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak nüfus kaydının düzeltilmesi dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
İşe İade Dava Dilekçesi
Geçerli haklı bir neden olmaksızın işveren tarafından işçinin iş akdi feshedilemez. Aksi durumda, işçi işe iade dava dilekçesi hazırlayarak dava açma hakkı bulunmaktadır. İşe iade davasının açılmasının belirli şartları bulunmaktadır. Öncelikli olarak işverene ait işyerinde en az 30 kişinin çalışıyor olması gerekmektedir. Aynı zamanda İş Kanunu ‘nun 18. maddesi uyarınca işçinin en az 6 ay kıdeminin bulunması gerekmektedir. Kıdemden bahsettiğimiz durum işçinin işyerinde geçirmiş olduğu süredir. Belirtmekte fayda olunacağı üzere, işçinin işe alımındaki deneme süresi de işçinin kıdem süresine eklenir. Bunun yanında iş sözleşmesinin belirsiz süreli sözleşme olması gerekmektedir. Ve son olarak ise iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir neden olmaksızın fesih işleminde bulunması gerekmektedir. Tüm bu durumların bir arada bulunması halinde işçi tarafından çalışmış olduğu işyerine ilişkin olarak işe iade dava dilekçesi hazırlanması ile dava açarak işe iadesini talep etmeye hak kazanacaktır. İşe iade davasının açılmasında yasal prosedür, iş akdinin sona erdiğinin işçinin tarafına tebliğ edilmesinden 1 ay içerisinde işe iade davası açması gerekmektedir. İşe iade davalarında zorunlu arabuluculuk şartı bulunmaktadır ve işçinin bu süre zarfı içerisinde arabuluculuğa başvuruda bulunması gerekmektedir. Arabuluculuktan olumlu sonuç alınmadığı takdirde ise arabulucu tarafından tanzim edilen son tutanağın düzenlenmesinden itibaren 2 hafta içinde İş Mahkemesine İşe iade dava dilekçesi hazırlayarak dava açması gerekir. Açılan bu davanın kabulü neticesinde boşta geçen süre zarfı göz önünde bulundurularak işçi 4 aya kadar maaşını alma hakkına sahip olacaktır. İşe iade kararının kesinleşmesinden itibaren işçi, 10 iş günü içerisinde işverene başvurarak işe iadesini talep etmelidir. Bu tarihten itibaren işveren 1 ay içerisinde işçiyi, tekrardan işe başlatmalıdır. İşverenin, işçiyi işe başlatıp başlatmaması konusunda seçimlik bir hakkı bulunmakta olup gerekli tazminatların tamamını ödeyerek işçiyi işe başlatmayabilir. İşe iade davasını kendiniz açabilirsiniz ancak dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek, hızlı ve etkin sonuç alabilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak işe iade dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
Mal Paylaşımı Dava Dilekçesi
Taraflar boşandıktan sonra ya da boşanma davası devam ederken evlilik birliği içerisinde edindikleri malların paylaşımına ilişkin açılan davadır. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hazırlanan mal paylaşımı dilekçesi boşanma davasının içerisinde değil ayrı bir dava olarak açılmaktadır. Yeni Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden biri herhangi bir mal paylaşım rejimi seçmemişse edinilmiş malları katılma rejimine tabi olacaktır. Boşanmada mal paylaşımı söz konusu olduğunda; 1.1.2001 tarihinden önce uygulanan eski kanun ve söz konusu tarih sonrası yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu ile düzenlenen mal paylaşımı hükümlerine değinmek gerekir. Eski kanuna göre eşler arasında kabul edilen mal rejimi mal ayrılığı rejimidir. Yani boşanma gerçekleştiği takdirde eşler yalnızca kendi mallarını almaktadırlar. Ancak 01.01.2001 tarihinde gelen yeni Türk Medeni Kanunu’na göre yasal olan mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Yani tarafların evlilik birliği içerisinde edindikleri tüm malvarlığı eşit şekilde paylaştırılmaktadır.
Mal paylaşımı davası yani mal rejimi davasını açmak için öngörülen bir zamanaşımı süresi vardır. Taraflar boşanma davası kesinleştik sonra bu davayı 10 yıl içinde açmalıdır. 10 yıllık süre geçtiği takdirde mal paylaşımı talebinde bulunulamayacaktır. Genelde boşanma davası sonuçlanmadan mal paylaşımı davası açılabilmektedir ancak mal paylaşımı davası boşanma davasını bekletici mesele yapmaktadır.
Mal paylaşımı davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise Türk Medeni Kanunu’nun 214. maddesinde düzenlenmiştir. “Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
-Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
-Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
-Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir” denilmiştir.
Mal paylaşımı dava dilekçesi ile görevli ve yetkili mahkemede mal rejiminin tasfiyesini isteyebilirsiniz. Dava yargılaması sonunda çıkabilecek olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek, hızlı ve etkin sonuç alabilmek için alanında uzman avukattan hizmet alarak nüfus kaydının düzeltilmesi dava dilekçesi hazırlamanız gerekmektedir. Bu alanda hizmet almak istediğinizde iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirsiniz.